Ayetel Kürsi

Ayetel Kürsi hakkında Hadisi Şerif; "Yatağa girdin mi Ayetel Kürsi'yi sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah senin üzerine muhafız bir melek diker, sabah oluncaya kadar sana şeytan yaklaşamaz."

 

Kıyame Suresi Diyanet Meali (Kıyâme Sûresî)

لَا أُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيَامَةِ. (١)

1-) Kıyamet gününe yemin ederim.

وَلَا أُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ. (٢)

2-) (Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba çekileceksiniz).

أَيَحْسَبُ الْإِنْسَانُ أَلَّنْ نَجْمَعَ عِظَامَهُ. (٣)

3-) İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanır?

بَلَى قَادِرِينَ عَلَى أَنْ نُسَوِّيَ بَنَانَهُ. (٤)

4-) Evet bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter.

بَلْ يُرِيدُ الْإِنْسَانُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُ. (٥)

5-) Fakat insan önünü (geleceğini, kıyameti) yalanlamak ister.

يَسْأَلُ أَيَّانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ. (٦)

6-) "O kıyamet günü ne zaman?" diye sorar.

فَإِذَا بَرِقَ الْبَصَرُ. (٧)

7-) Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan "kaçış nereye?" diyecektir.

وَخَسَفَ الْقَمَرُ. (٨)

8-) Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan "kaçış nereye?" diyecektir.

وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ. (٩)

9-) Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan "kaçış nereye?" diyecektir.

يَقُولُ الْإِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ الْمَفَرُّ. (١٠)

10-) Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan "kaçış nereye?" diyecektir.

كَلَّا لَا وَزَرَ. (١١)

11-) Hayır, hiçbir sığınacak yer yoktur.

إِلَى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمُسْتَقَرُّ. (١٢)

12-) O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.

يُنَبَّأُ الْإِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ. (١٣)

13-) O gün insana, yapıp önden gönderdiği ve yapmayıp geri bıraktığı şeyler haber verilir.

بَلِ الْإِنْسَانُ عَلَى نَفْسِهِ بَصِيرَةٌ. (١٤)

14-) Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şahittir.

وَلَوْ أَلْقَى مَعَاذِيرَهُ. (١٥)

15-) Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şahittir.

لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ. (١٦)

16-) (Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma.

إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ. (١٧)

17-) Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir.

فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ. (١٨)

18-) O hâlde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy.

ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ. (١٩)

19-) Sonra onu açıklamak da bize aittir.

كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ. (٢٠)

20-) Hayır! Siz dünyayı seviyorsunuz ve ahireti bırakıyorsunuz.

وَتَذَرُونَ الْآخِرَةَ. (٢١)

21-) Hayır! Siz dünyayı seviyorsunuz ve ahireti bırakıyorsunuz.

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاضِرَةٌ. (٢٢)

22-) O gün birtakım yüzler aydındır.

إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ. (٢٣)

23-) Rablerine bakarlar.

وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ بَاسِرَةٌ. (٢٤)

24-) O gün birtakım yüzler de asıktır.

تَظُنُّ أَنْ يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌ. (٢٥)

25-) Bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacaklarını anlarlar.

كَلَّا إِذَا بَلَغَتِ التَّرَاقِيَ. (٢٦)

26-) Hayır, can boğaza dayandığı, "Kimdir (bunu) iyi edecek?" dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.

وَقِيلَ مَنْ رَاقٍ. (٢٧)

27-) Hayır, can boğaza dayandığı, "Kimdir (bunu) iyi edecek?" dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.

وَظَنَّ أَنَّهُ الْفِرَاقُ. (٢٨)

28-) Hayır, can boğaza dayandığı, "Kimdir (bunu) iyi edecek?" dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.

وَالْتَفَّتِ السَّاقُ بِالسَّاقِ. (٢٩)

29-) Hayır, can boğaza dayandığı, "Kimdir (bunu) iyi edecek?" dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.

إِلَى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمَسَاقُ. (٣٠)

30-) Hayır, can boğaza dayandığı, "Kimdir (bunu) iyi edecek?" dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.

فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّى. (٣١)

31-) O, (Peygamberi) doğrulamamış, namaz da kılmamıştı.

وَلَكِنْ كَذَّبَ وَتَوَلَّى. (٣٢)

32-) Fakat yalanlamış ve yüz çevirmişti.

ثُمَّ ذَهَبَ إِلَى أَهْلِهِ يَتَمَطَّى. (٣٣)

33-) Sonra da kasıla kasıla ailesine gitmişti.

أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى. (٣٤)

34-) "Bu azap sana lâyıktır, lâyık! Evet, lâyıktır sana, lâyık!" denecektir.

ثُمَّ أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى. (٣٥)

35-) "Bu azap sana lâyıktır, lâyık! Evet, lâyıktır sana, lâyık!" denecektir.

أَيَحْسَبُ الْإِنْسَانُ أَنْ يُتْرَكَ سُدًى. (٣٦)

36-) İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.

أَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِنْ مَنِيٍّ يُمْنَى. (٣٧)

37-) O dökülen meniden ibaret az bir su değil miydi?

ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوَّى. (٣٨)

38-) Sonra bu, bir "alaka" oldu. Derken Allah onu yaratıp güzelce şekillendirdi.

فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنْثَى. (٣٩)

39-) Nihayet ondan da erkek ve dişi iki eşi var etti.

أَلَيْسَ ذَلِكَ بِقَادِرٍ عَلَى أَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتَى. (٤٠)

40-) Şimdi, bunları yapan Allah'ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?

Diğer Sitelerimiz



Arapça Latin harf Arapça okumada zorluk çekenlere kolaylık olması açısından konulmuştur. En kısa zamanda ses dosyaları da eklenecektir.

İletişim